Meta’nın yapay zeka sohbetlerini reklam ve içerik önerileri için kullanma kararı, dijital gizlilik tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Şirket, 16 Aralık 2025’ten itibaren kullanıcıların Meta AI asistanlarıyla gerçekleştirdiği metin ve sesli sohbetleri, algoritmalarına yeni bir veri kaynağı olarak dahil edeceğini açıkladı.
Meta, yapay zeka sohbetlerini kullanacak
Bu kapsamda, kullanıcıların yapay zeka ile gerçekleştirdiği etkileşimlere göre kendilerine Facebook gönderileri, Reels videoları ve grup önerileri gösterilecek. Meta, bu yöntemin halihazırda kullanılan diğer etkileşim göstergeleriyle benzer şekilde çalıştığını belirtiyor. Örneğin, bir gönderiyi beğenmenin içerik algoritmasını nasıl etkilediği düşünülürse, artık yapay zeka ile yapılan sohbetlerin de benzer bir işlev göreceği ifade ediliyor.
Bu durum, özellikle gizlilik konusunda hassas olan kullanıcılar arasında kaygıya neden oldu. Zira sohbetlerin kişiselleştirme için kullanılması, bireylerin özel konuşmalarının analiz edilmesi anlamına geliyor. Meta ise gelen eleştirileri hafifletmek adına bazı konularda sınırlamalar getireceğini duyurdu. Dini inançlar, cinsel yönelim, sağlık durumu, siyasi görüş, ırk veya etnik köken gibi hassas bilgiler, reklam ve içerik önerilerinde kullanılmayacak. Ancak, bu sınırlar dışında kalan pek çok konuda yapay zekayla yapılan etkileşimler, kullanıcı profillerine yön vermek için aktif olarak değerlendirilecek.
Elon Musk Netflix’e savaş açtı
Öte yandan, kullanıcıların ayarlar menüsünden reklam tercihlerini hâlâ düzenleyebileceği belirtilse de, yapay zeka sohbetlerinin algoritmalar tarafından kullanılmasını tamamen engelleme gibi bir seçeneğin sunulmayacağı net olarak ifade edildi. Bu da bazı kullanıcılar açısından kontrol kaybı hissini artırıyor. Meta, bu yeni uygulama hakkında kullanıcılarını 7 Ekim 2025 itibarıyla bilgilendirmeye başlayacak. Fakat Avrupa Birliği, Birleşik Krallık ve Güney Kore gibi veri koruma yasalarının daha katı olduğu bölgelerde uygulamanın ertelenmesi bekleniyor. Meta’nın bu hamlesi, yapay zekanın giderek daha entegre hale geldiği dijital deneyimin nerede başlayıp bireysel mahremiyetin nerede sona erdiği sorusunu yeniden gündeme taşıyor.