Apple CEO’su Tim Cook, 2024’ün en kritik ekonomik zirvelerinden birine katılarak, Çin Başbakanı Li Qiang ve 20’den fazla uluslararası şirketin yöneticileriyle bir araya geldi. Pekin’de düzenlenen bu toplantı, Donald Trump’ın ikinci dönem başkanlığı sırasında artan ticaret gerilimlerinin gölgesinde gerçekleşti.
Tim Cook ve Apple için Çin ekonomisinin önemi
Cook’un yanı sıra Lenovo Group, Rio Tinto Plc, Corning Inc. ve ICBC gibi büyük şirketlerin yöneticileri de toplantıda hazır bulundu. Tartışmaların ana gündemi, Çin’in ekonomik durgunluğunu aşma stratejileri, tedarik zinciri sorunları ve ticari işbirliğini artırma fırsatlarıydı. Özellikle, Trump yönetiminin Çin mallarına yönelik gümrük tarifelerini artırma tehdidi, şirketlerin stratejilerini yeniden gözden geçirmelerine neden oldu.
Apple’ın Çin ile olan ilişkisi, firmanın küresel operasyonlarında hayati bir rol oynuyor. Şirketin iPhone üretiminin büyük bir kısmı Foxconn gibi Çin merkezli ortaklar tarafından gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda, Çin, Apple’ın ABD’den sonraki en büyük pazarı olma özelliğini taşıyor.
Tim Cook, toplantıda yaptığı açıklamalarda Çin tedarik zincirinin önemini vurgulayarak, “Çinli ortaklarımız olmadan başardıklarımızı gerçekleştiremezdik,” dedi. Bu ifadeler, Apple’ın Çin pazarındaki pozisyonunu güçlendirmek ve Trump’ın ticaret politikalarına karşı bir denge arayışında olduğunu gösteriyor.
Çin hükümeti, Covid sonrası ekonomik durgunlukla mücadele ederken, yabancı yatırımları çekmek için daha aktif bir rol üstleniyor. Bu çerçevede Li Qiang, uluslararası iş dünyasının liderleriyle bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Özellikle, tedarik zinciri dayanıklılığı ve çok taraflı işbirliklerini güçlendirme konuları öne çıktı.
AmCham China Başkanı Michael Hart, toplantıyı “işbirliğini derinleştirmek ve tedarik zincirini güçlendirmek için önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi. Ayrıca, Taylandlı milyarder Dhanin Chearavanont ve TCL Technology Group Başkanı Li Dongsheng gibi isimlerin de toplantıya katıldığı bildirildi.
Tim Cook’un katıldığı bu toplantı, Apple ve diğer küresel şirketlerin Çin ile ilişkilerinin gelecekteki seyrini belirlemek açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.