Tesla’nın Almanya’daki Gigafactory Berlin tesisi, açıldığı dönemde yoğun çevresel eleştirilerin odağındayken bugün geldiği noktada birçok kişiyi şaşırtmayı başardı. Özellikle su tüketimi konusundaki veriler, fabrikanın sürdürülebilirlik hedeflerinde önemli bir eşiği geride bıraktığını gösteriyor. Açıklandığı kadarıyla tesis, otomotiv sektörünün ortalama su kullanımının oldukça altında bir performans sergileyerek araç başına yalnızca 2.16 metreküp su harcadı. Bu oran, sektör genelinde 2.84 ila 3.5 metreküp arasında değişiyor.
Gigafactory Berlin tamamen çevre dostu
Tesla’nın bu düşük su tüketimi, yalnızca kendi çevre taahhütlerini yerine getirmekle kalmadı, aynı zamanda bölgesel su kaynakları üzerindeki baskıyı da azalttı. Nitekim şirket, planlanan kullanımın çok altında kalan tüketim nedeniyle yılda 377 bin metreküplük su kullanım hakkını iade etti. Bu adım, ilk etapta fabrikanın su kaynaklarını tüketeceği yönünde endişe duyan çevreci gruplar için de dikkat çekici bir gelişme oldu.
Fabrika, aynı zamanda Avrupa Çevre Yönetim ve Denetim Sistemi (EMAS) sertifikası alarak çevresel standartlara uyumunu resmî olarak belgelemiş durumda. Bu sertifika, fabrikanın sadece bugünkü çevre performansını değil, gelecekteki sürekli iyileştirme hedeflerini de kapsıyor. Tesis müdürü Andre Thierig’in açıklamalarına göre, bugüne kadar 2 milyondan fazla ağaç dikildi ve fabrikanın çatılarında yıl sonuna kadar 15 megavata kadar ulaşabilecek yeni güneş paneli sistemlerinin kurulması hedefleniyor. Ayrıca, kullanılan atık suyun yüzde 90’ının geri dönüştürülmesi planlanıyor.
Samsung taşınabilir akıllı TV’sini duyurdu
Enerji kullanımı açısından da dikkat çeken bir diğer detay, 2024 yılı boyunca toplam 419 bin MWh enerji tüketilmiş olması. Bu enerjinin büyük bir kısmı elektrikten karşılanırken, doğal gaz kullanımı atık ısının geri kazanımıyla minimize ediliyor. Tesisin yaklaşık 11 bin kişiye istihdam sağladığı ve yıllık üretim kapasitesinin 250 bin araca kadar çıktığı da belirtiliyor.
Sonuç olarak Tesla’nın Berlin’deki fabrikası, başlangıçta karşılaştığı çevresel kaygılara rağmen, zamanla sürdürülebilirlik yönündeki somut adımlarıyla hem çevreci kuruluşların hem de otomotiv endüstrisinin dikkatini çeken bir örnek haline gelmiş durumda.