Yapay zeka teknolojilerinin yükselişiyle birlikte artan veri merkezi yatırımları, artık sadece teknolojik bir gelişme değil, aynı zamanda ekonomik ve çevresel bir tartışma konusu haline gelmiş durumda. Yüksek enerji tüketimi, hızla eskiyen donanımlar ve milyarlarca dolarlık kurulum maliyetleri, bu merkezlerin sürdürülebilirliğini sorgulatıyor. Ekonomist Harris Kupperman’ın analizine göre, yeni yapay zeka veri merkezleri yıllık 40 milyar dolarlık değer kaybederken, getirileri yalnızca 15-20 milyar dolar seviyesinde kalıyor.
Veri merkezleri, maliyetleri zirveye çıkarıyor
Bu da bu yatırımların daha çalışmaya başlamadan zarar hanesine yazıldığını gösteriyor. Ayrıca kullanılan çiplerin ömrünün kısa olması ve altyapıların belirli aralıklarla yenilenme zorunluluğu, gider kalemlerini sürekli artırıyor.
Veri merkezlerinin kârlı hale gelebilmesi için gelirlerin on katına çıkması gerektiği ifade ediliyor. Sadece ABD özelinde düşünüldüğünde, 2025 yılına kadar 480 milyar dolarlık gelir elde edilmesi gerekiyor. Ancak, dünya genelinde bu seviyede bir kullanıcı kitlesine ulaşmak oldukça zor görünüyor. Kupperman’ın Netflix örneğiyle ifade ettiği gibi, bu ölçekte bir gelir için yapay zeka şirketlerinin dünya nüfusunun neredeyse yarısına ulaşması gerekiyor.
iPhone’un kaza algılama özelliği hayat kurtardı
Dolayısıyla bu büyüme modeli, mevcut tüketim ve gelir yapısıyla pek gerçekçi durmuyor. Eğer bu eğilim kontrolsüz şekilde sürerse, yapay zeka yatırımları finansal açıdan bir balona dönüşebilir ve büyük kayıplara yol açabilir. Bu nedenle sektörün ekonomik gerçeklerle uyumlu, daha verimli ve sürdürülebilir çözümlere yönelmesi giderek daha kritik hale geliyor.
