Böyle bir başlık ile giriş yapıyor olmak depremin bile toplumsal cinsiyet rollerinin dışında düşünülemeyeceğine işaret ediyor. Maalesef ki Türkiye aktif fay hatlarının olduğu ve sık sık depremlerle karşılaşan bir bölgede yer alıyor. Bu nedenle alının tedbirler de bu noktada çok önemli hale geliyor. Ancak yakın zaman önce Elazığ’da gerçekleşen deprem, bu senaryoya çok da hazırlıklı olmadığımızı gösteriyor.
Deprem birçok ülkenin gerçeği olarak karşımıza çıkıyor. Alınan önlemlerle birlikte verilen eğitimler depremin hasarlarının minimuma indirileceğini kanıtlıyor olsa da deprem sonrası alınan hasarlardan tedbirlerin yeterli olmadığı açıkça görülüyor. Konuya dair London School of Economics and Political Science‘den Eric Neumayer ve Thomas Plümper‘in kaleme aldığı makaleye göre, kadınlar depremlerde erkeklere oranla daha çok hayatını kaybediyor.
Depremler ve kadın ilişkisinin dramatik rakamları
Yapılan araştırmaya göre, 1981 ve 2002 yıllarının incelenmesiyle oluşturulan makale çok derin noktalara değiniyor. Depremler ve kadın ilişkisinin dramatik rakamlarına bakıldığında sonucun kötü olduğu görülüyor. Doğal afetlere ilişkin yapılan araştırma toplamda 141 ülkeden alınan verilerle söz konusu tarihleri kapsayan 21 yıllık değerleri kapsıyor.
Hayatını kaybeden kadınların neden deprem anında daha fazla öldüğüne odaklanan araştırmacılar, ekonomik olarak düşük olan toplumlarda yaşanan cinsiyetler arası uçurumun daha yüksek olmasından kaynaklı olarak kadınların deprem alınında uygun kıyafet bulmak için zaman kaybetme, yüzme ya da tırmanma gibi öğrenilebilen becerilere sahip olmama, annelik sıfatıyla aileyi güvende tutma önceliği gibi birçok değişkenin ölüm korkusunun önüne geçtiğini gözler önüne seriyor.
Kadınlar ve erkekler arasında yaşanan bu toplumsal cinsiyet rollerinin yanında bir de depremden kurtulan kadınların birçoğu yine toplumsal roller gereği, ihtiyacı olan pedi ya da hijyenik malzemeleri talep edemediği gibi ulaşmakta da güçlük çekiyor. Söz konusu afet anlarında kurulan tuvalet veya duş gibi insani ihtiyaçların kabinlerinin uzak yerlerde yer alıyor olması yine kadınların tehlikeli bir konuma düşmesine neden olabiliyor.
Afet yönetiminin öğrenilmesinin yanında toplumsal rollerin de değişmesi gerekiyor
Bunların dışında bazı araştırmalar ise yine depremlerden kurtulan kadınların bazılarının bulunamadığını ve insan ticareti yapan kişilerin eline düştüğüne dair araştırmalar bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in yayınladığı verilerdeki tahminlerine göre, 2015 yılındaki Nepal depreminden sonra ülkede, yılda 15 bin kişi- çoğu kadın ve kız çocuğu- fahişe olarak ya da borç karşılığı çalıştırılmak üzere insan kaçakçılarının eline düşüyor.
Bu veriler korkunç olsa da doğal afete karşı alınan önlemler bu tarz yaşanan vakaların önüne geçebilir. Toplumsal cinsiyet rollerinin ise ortadan kaldırılması afet durumlarında kadınların üstlerine binen bu yükü bir nebze de olsa hafifletebilir gibi duruyor.
Teknolojiye erişim kadınlarda maalesef çok düşük
Teknolojinin de yoğun bir şekilde bu tarz afetlerden korunma yollarına dönüşebileceği ise unutulmamalıdır. Ancak burada da kadınların erkeklere oranla teknolojiye erişiminin düşük kaldığını söylemek mümkün. Zira ekonomik olarak kendi gücünü eline alamayan kadınların da teknolojiye ulaşımı erkeklere oranla çok düşük kalıyor. Türkiye’de yapılan araştırmalar da söz konusu durumu iyi bir şekilde özetliyor.